24 Ekim 2010 Pazar

PROFESYONEL PATRONLARIN BAŞARI SIRLARI

PROFESYONEL PATRONLARIN BAŞARI SIRLARI

Hayatta başarılı olmak istiyorsak, başarıyı yakalamış şahıs ve kuruluşların başarı sırlarını öğrenmeliyiz ve uygulamalıyız. Şuurlu bir insan Amerika’yı yeniden keşfetmek istemez. Profesyonel işadamı 21. yüzyılda, geçen yüzyıldaki büyük şirketlerin yerlerini “girişimcilik ruhu” taşıyan şirketlere bırakacağını bilir ve adımlarını buna göre atar. “Ya herkesin yaptığı bir işi hiç kimsenin yapmadığı kadar iyi yapın, ya da hiç kimsenin akıl edemediği işleri bulup yapın.Yani asıl önemli olan başkalarının göremediği şeyi görmek…

Profesyonel işadamlarına bakıldığında uzun süreli küçük işlere teşebbüs etmediği, imaj silahını iyi kullandığı ve bu istikamette planlı reklam kampanyaları uyguladığı, potansiyel müşteri profilini çıkarıp ona göre davrandığı, kişilere dayalı değil sisteme dayalı bir işletme kurma gayretinde olduğu gözlemlenmektedir. Müşteriniz hakkında bir şeyler bilmek, ürününüz hakkında her şeyi bilmek kadar önemlidir. Büyük şirket olabilmek için önce büyük şirketmiş gibi çalışmak gerekir. Çünkü IBM’deki her gün iş yapmaya değil, işi geliştirmeye adanmış bir gündür. Hiçbir şey zor değildir, yalnız onu ufak parçalara bölmeyi bilmeliyiz.

Profesyonel patronlar “Toplam Kalite Yönetimi” felsefesini ve müşteri memnuniyeti anlayışını benimserler, insanların güvenini kaybetmektense, para kaybetmeyi tercih ederler. İtibar 30 yılda kazanılır, bir yılda kaybedilir. İş tatmini ve çalışanların verimliliğini azamiye çıkarmak, üstün başarıyı sağlayabilmek için katılımcılığa bilhassa önem vermek gerekir; çünkü sadece sermaye gücüyle ayakta kalınabileceğine inananlar başarısızlığa mahkumdurlar. Bir müessesedeki insanları en etkili ve verimli seviyeye yükseltmenin birinci anahtarı “katılım ve yetkilendirme”dir. Sermaye ne kadar önemliyse, eleman yetiştirmek de o kadar önemlidir.

Uluslararası areneda başarılı olmak için müthiş rekabet ortamında “insan”dan sonra “teknolji”ye büyük önem vermek gerekir.Uluslararası pazarda rekabet etmenin yegane şartı, teknoloji üretmektir. Halbuki bugün Türkiye’de Araştırma-Geliştirme(Ar-Ge) faaliyetleri en az iltifat gören alandır.Yabancı büyük şirketlerde meslek içi eğitim yılda 150-200 saat civarındayken, Türkiye’de yalnızca 5-10 dolayındadır.

Profesyonel işadamları insanları tenkit etmenin hata yapmaktan daha kötü olduğuna inanırlar, çünkü tenkit, çalışanın içindeki üretkenlik kapasitesini yok eder. İnsanların çalışma zevkini hiçbir şey üstleri tarafından hor görülme ve hoşgörüsüz yaklaşım kadar söndüremez. Profesyonel patronlar profesyonel yönetimden yanadır ve her işi kendisi yapmaya çalışmaz, onun için netice önemlidir.
Profesyonel patronlar yatırım yaparken talebi iyi araştırırlar ve tüketici tercihlerine hitap ederler.Ürün çeşidine giderek alternatif meydana getirirler. Büyük şirketlerin çoğu, arsaya yatırım yapar, stok yapmaya yönelik bir yatırımı zarar olarak değerlendirir ve ortaklaşa yatırıma mümkün mertebe girmemeye dikkat ederler.

Profesyonel patronlar başarılı olmadaki stratejileri şöyle sıralamışlardır: Başarılı olan kişiler kendi alanında uzman ya da bilgi sahibi olan, kendine güvenen, işbitirici, lider, doğruyu ve yanlışı ayırt edebilen, tam doğru yada tam yanlışın olmadığını bilen, farklı ve orijinal olan, kendini tanıyan, insanlarla beraber hareket eden kişilerdir. Büyük yatırım ve başarılara imza atan patronların en karakteristik özelliklerinin başında “iş bitirici” olmaları gelir. İş bitirmenin en kestirme yolu kabul edilen taktikse şudur: Projeyi karşı tarafa en iyi şekilde anlatmak
Amerika’da dünyanın en büyük demir çelik tesislerini kuran Andrew Carnegie, mezar taşına şunları yazdırmıştır:“Burada kendinden çok daha akıllı insanları etrafında toplayarak başarıya ulaşmış basit bir insan yatıyor.”

Büyük patronların en önemli özelliklerinden birisi de girecekleri pazar durumunu çok iyi değerlendiriyorlar,pazara girmekten çekinmiyorlar, ”unutulmuş” veya boş sektörlere, alanlara yatırım yapıyorlar ve markalaşmaya önem veriyorlar. Herkesin yatırım yaptığı alanlara girmeyip boşluklardan faydalanan ve yeni bir pazar meydana getiren cesur bir girişimciyseniz büyümeniz için hiçbir sebep kalmıyor. Yeni bir işe girmeden önce konuyu iyice incelemek ve o işten anlayan bir veya birkaç kişiyi yanına alarak birlikte çalışmak, başarılı olmanın başta gelen şartıdır. Büyük patronlar yatırımdan kazandıklarını tekrar yatırıma dönüştürüyorlar. Kendi içlerinde modernizasyona giderek devamlı kendilerini yeniliyorlar. Başarılı olmadıkları işi vakit kaybetmeden değiştirmeyi biliyorlar, borçlanmadan büyümeyi esas alıyorlar.

Profesyonel patronların ürünlerini daha fazla satabilmelerinin en önemli sırrı, sattıkları malın işe yaramasına değil, aranan mal olmasına dikkat ediyorlar. İmaj oluşturmak büyük şirketler için hayati derecede önemlidir. Büyük patronlar, kurmuş oldukları vakıfların ve sosyal sorumluluk adına yaptıkları davranışların uzun vadede kendilerine geri döneceklerini bilen kişilerdir. Müşteri memnuniyeti ve müşteri sadakati için işler öngörülen tarihten önce bitirilmeli ve şartnamade öngörülen kalitede yapılmalıdır.

Zekayla akıllığı birarada hayatına hakim kılan Microsoft mucidi ve patronu Gates’e her fırsatta “Bu başarınızı neye borçlusunuz?” sormuşlar ve Gates’in cevabı değişmemiş:
“Başarımı benden daha zeki ve akıllı insanları yanımda çalıştırmama!”. Gates gelecekte bir kişinin kalitesini ve kazancını eğitimin ve bilginin belirleyeceğini belirterek şöyle diyor: “Bu günün tam tersine, bir kişinin kalitesini ve gelir seviyesini öğrenmek için ona dünyanın neresinde yaşadığını değil, eğitim seviyesinin ve uzmanlaşmış olduğu alandaki bilgisinin ne seviyede olduğunu sormak gerekecek. Çünkü internet sayesinde gelecekte temel gösterge bu olacak.” Microsoft, tamamen bilgi üzerine kurulmuş bir şirket çünkü artık üretim fabrikalarda değil, insanların beyninde. Arabanın içindeki bilgi değeri, malzemenin kat kat üzerinde.Yani Microsoft’a göre malzeme ve işçiliğin değeri %25, bilgininkiyse %75. Microsoft’ta en önemli şey ürünün en iyi şekilde pazarlanmasıdır ve pazarlamaya inanılmaz yatırım yapmaktadırlar. Çok başarılı bir şey üretebilirsiniz ama pazarlayamadıktan sonra o ürünün bir ehemmiyeti yoktur.

Büyük patronlar kötü haberin çabuk yayılmasını isterler. İşlerin nasıl gittiğinden ziyade nelerin kötü gittiği anlatılmalıdır ve ona göre ekip çalışması ile çözüm bulunmalıdır.
Honda firması taklitle değil, kendi öz teknolojilerini geliştirmekle başarılı olmuşlardır. Kısa vadeli sonuçları orijinal ve özgün gayretin önüne koyanlar, neticede kaybetmeye mahkümdurlar. McDonald’s firmasının başarılı olmasının nedeni hamburger işini başkalarının yaptığından daha çok ciddiye almasıdır. Sadece para kazanmak için çalışanlar asla başarılı olamazlar çünkü olağanüstü işler yapmak için para yeterli değildir ve para sadece başarının mükafatıdır. Müşteriye verilen önemi ön planda tutarsanız, başarı sonunda sizin olacaktır.McDonalds’ın başarı sırrı aslında 5 temel ilkeye bağlı:1-Kalite 2-Disiplin 3-Servis 4-Temizlik 5-Değer (En önemlisi) McDonalds’ta herkes işine sevgiyle sarılıyor çünkü herkes yetki ve sorumluluk sahibi. En ince ayrıntısına kadar kalite düşünülmekte çünkü onlar için kalite kadar kalitenin istikrarı da önemli.

Büyük patronlar geçmişte yaptıkları hataların kendileri için en iyi öğretmen olduklarını çok iyi bilirler ve hatalarını tekrarlamazlar. Doğru bildiğinizi yapın, hata yaparsanız ders alın ve aynı hatayı iki kere tekrarlamayın. Sony şirketinin en büyük politikası çalışanlara Sony ailesinin bir üyesi gözüyle bakmaktır. Çünkü unutulmamalıdır ki gerçek kapital çalışanlardır. Sony’de herkes aynı ceketi giyip hep beraber aynı salonda yemek yer. Sony’de herkes fikirlerini ortaya koymaya zorlanır ve bu fikirlerin başkalarıyla çatışması daha da iyidir. Çünkü sonuçta ortaya kaliteli bir şey çıkabilir. Bütün düşünce yöneticilere bırakılırsa şirket hiçbir yere varamaz. Bir işin yapısını o işi yapan insandan daha iyi kim tanıyabilir?
Microsoft’ta ve Sony’de gözüken en önemli şeylerden birisi yeni bir ürün yaratıldığında rakiplerin bu ürünü taklit edeceğini düşünerek, yeni ürünü piyasaya sürmeden önce geliştirmek ve ona yeni özellikler katmaktır. Böylece üstünlüğü korumuş ve planlı bir üretimin ikinci safhasını geçmiş olursunuz. Microsoft’un en önemli taktiği: “Bir sonraki hamleyi mutlaka sen yapmalısın!”

Büyük patron olmanın sırrı çalışanlara değer ve hakkını vermekten geçer. Çalışanlara adaletli ücret sistemi uygulamaksızın bir bağlılık ve performans kültürü oluşturulamaz. Henry Ford, dünyada ilk defa personeline yüksek ücret veren adam olarak tanınmaktadır. Sonunda dünyanın sayılı zenginleri arasına giren Ford, bu parayı karşılıksız vermiyordu. Hayatta başarılı olmak istiyorsanız, yanınızda çalıştığınız insanlara güvenmeyi öğrenmelisiniz.

Büyük patronlar iyi anlaşmalar yaparak bunların sonuçlarını tüketiciye yansıtmayı bilen kişilerdir. Fiyat kırarak satışlarınızı öyle bir noktaya çıkarırsınız ki, düşük fiyatla satış yaptığınız noktada, yüksek fiyatla satışa göre daha büyük kazanç elde edersiniz. Tabi ki burada önemli olan şey “Devamlılıktır”.Büyük patronlar müşterilerinin tekrar tekrar kendilerine gelmesi için onlara beklentilerinin üzerinde hizmet vermeye çalışırlar. Bunu yapmak bazen son derece kolay olabiliyor. Güleryüzlü karşılama, isim hatırlama ve gerçekten candan davranma gibi basit örmekler. Büyük patronlar hiçbir zaman büyük sözler vermezler ve vaad ettiklerinden her zaman daha fazlasını yaparlar.

Büyük patronlar büyük kararlarda aceleci davranmazlar. Bir konuda karar verilecekse önce ilgililere çalışma yaptırılıp rapor hazırlatılır sonra konuyu bilenlerle bir toplantı yapılır. Hazırlanan rapor beraberce tartışılır ve herkesin görüşü ortaya çıktıktan sonra karar verilir. 21. yüzyılda tedarik zincirinde yerini erken alanlar, rakiplerine göre çok önemli avantajlar sağlayacaklardır. Değer zincirinizdeki herkesle güven, sadakat ve bilginin paylaşımına dayalı uzun dönemli ilişkiler geliştirmelisiniz. Ürün ve hizmetleri son tüketiciye en kısa zamanda ve en iyi şekilde ulaştırıp; nakliye, bürokrasi, stok gibi tüketiciye değer katmayan proseslerin maliyetini azaltmalısınız. İş kolunuzdaki yetenek ve stratejilerinizi gözden geçirip tüketici için değer ifade edenleri belirlemelisiniz.

Büyük patronlar çalışanlarının kendisini geliştirmesini ve bir üst göreve hazırlanmasını istemelidir. Yerine adam yetiştirmeyenin bir üst göreve geçemeyeceğini hatırlatmalıdır ki çalışanlarda da toplam kalite ve sonucunda büyük hedeflere doğru ilerlenmelidir.
Büyük patronlar dinlemeyi iyi bilen, randevularına sadakat gösteren ve iyi giyinen insanlardır. Herşeyi bilen değil, öğrenmek isteyen liderlere; iyi konuşan değil, çok iyi dinleyen liderlere ihtiyacımız var. Büyük patronlar anlaşmalarını mutlaka yazıya dökerler ve yabancılarla iş yaparken sözleşmeyi birkaç uzmana gözden geçirtirler. Hangi işi yaparsanız yapın, ister sokakta simit satın, ister bir şirkette sıfırdan başlayın, namuslu ve dürüst çalışın. Böyle olunca belki kısa vadede kazanamazsınız ama orta ve uzun vadede mutlaka kazançlı çıkarsınız. Para her zaman kazanılabilir, her zaman da kaybedilebilir fakat itibar kolay kazanılmaz, kaybedilincede bir daha yerine gelmez.

Eğer sadece siz kazanırsanız, müşteriye kazandırmazsanız kısa vadeli kar yapmış olursunuz bunun haricinde esas kar’ı çalışanlar arasında küçük bir kesme vermek değil, herkesle paylaşmaktır. Kısa vadeli kar, devamsız iş demektir. Bu yüzden konuya orta ve uzun vadeli bakmalıyız. Müşteriye sadece mal satmak değil, onunla hayat boyu dost kalmak çok önemlidir ve asıl başarı da buradadır. Profesyonel patronlar asla rakip firmaları müşterilerin önünde eleştirmezler çünkü eleştiri bir şeyi yıkmak demektir ve bunun zararını kısa vadede görmeseniz de ileride çok ağır bir faturayla ödemek zorunda kalabilirsiniz.

Profesyonel patronlar çalışanlara, gelen müşterilere müşteri gözüyle değil; misafir gözüyle bakmayı öğretenlerdir. Siz müşteriye misafir gibi davranırsanız ilerde müşteri de kendini evinde gibi hisseder ve size sadakatli olur.

Markalaşmayı başarmış şirketlerin mutlaka e-ticarete önem vermesi gereklidir çünkü bu şirketler diğer şirketlere göre her zaman bir adım önde olacaklardır. E-ticaret yapan şirketin değerinin %50’si markadan gelmektedir. Geleceğin dev firmalarını ilerde internet şirketleri oluşturacağı için ve bu fırsatları kaçırmamak için şimdiden Ar-Ge çalışmaları yapılmalı ve bu konuya gereken hassasiyet gösterilmelidir. İnternet, çeşitliliğiyle reklam için dev bir alandır. En iyi sonuç veren pazarlama yöntemi promosyondur. Promosyonlu özel hedefli elektronik postaların açılma oranı %70’tir. Bir noktaya odaklanmayan marka olamaz. “Amazan.com”un başarısı sadece kitap satışına odaklanması sebebiyledir. Mercedes’in herkesin zihninde “saygın” bir yeri vardı. Fakat Mercedes şu anda modellerini çoğaltıp bisiklet dahi üretince kendine zarar vermeye başladı. Başarılı olmak için başarılı şirketleri taklit etmek değil, onlar başarılı olmak için ne yapmışlarsa onu takip etmek gerekir.

Sonuç olarak baktığımızda, profesyonel patronların işin en başında başkalarının göremediği şeyleri gördükleri gözlemlenmektedir. Ve markalaşmaya,reklama büyük yatırımlar yaptıkları ve müşterilerine bir müşteri gözüyle değil, bir misafir gözüyle baktıkları ve toplam kalite yönetimini önemsedikleri gözlemlenmektedir. (Müşteriye sadece mal satmak değil, onunla hayat boyu dost kalmak, profesyonel patronlar için çok önemlidir ve asıl başarı da buradadır). Ayrıca profesyonel patronların bilgiye ve bilgi toplumuna önem veren ve çalışanlarını kendilerini geliştirme yönünde destekleyen patronlar oldukları görülmektedir. Kanaatimce bilginin önemi önümüzdeki yıllarda daha da artacak ve “Bilgi, güçtür” önermesinin haklılık payı daha da artacaktır. Ayrıca aile şirketi mantığından profesyonel kurumlaşmaya geçilmeye çalışılan ülkemizde, profesyonel patronların kurumlaşmaya da büyük önem vermeleri gerektiğini düşünüyorum. 21. yüzyılda bütün bu koşulları göz önünde bulunduran girişimcilerin başarılı olacakları aşikardır. Müşterilerini düşünen ve çalışanlarına kendi kar payı ölçüsünde hakkını veren girişimciler, kısa vadede olmasa da uzun vadede muhakkak başarılı olacaklardır.

23 Ekim 2010 Cumartesi

Hasankeyf'e Sadakat



Geçmişi inkar edebilirsiniz. Geçmişe karşı da çıkabilirsiniz. Ama geçmişi yok edemezsiniz. Çünkü ortak geçmiş, bizim de geçmişimizdir.

Güzel bir yaşam, geçmiş ve geleceği birbirine bağlı bir çevrede kurulur. İnsanlar, Çatalhöyük'de olduğu gibi, zaten, geçmişlerini, hafızalarını korumak için yerleşik hayata geçmişlerdir.
Aslında geçmişi yok etme gayreti beyhudedir. Geçmişi inkar da öyle. Çünkü insan, geçmişi anımsadığı ölçüde vardır ve geleceğe koşabilir, daha da önemlisi geçmişe bakarak nereye koşabileceğini bilebilir.




Geçmişi yok ederek yapılan her eylem, gün gelir, geçmişin hayaletleri tarafından geri püskürtülür. Bu, tarih ve kültür için de böyledir. Doğa için de. Doğanın kendi belleği de canlı türleriyle devam eder. Yok edilen her tür, doğanın belleğinde bir boşluk yaratır. Bu boşluk, yeri doldurulamaz bir boşluktur, milyonlarca yıl geriye gidebilen bir boşluk. Doğa, bu boşluklarla aylakta durmakta güçlük çeker. Çünkü her türün diğer türe ihtiyacı vardır. Doğanın geleceği, geçmişinin devam etmesine bağlıdır.

Geçmişi yok edersen, geleceksiz kalırsın. Hasankeyf'i ikiye bölen Dicle, bir doğa harikasıdır aynı zamanda. Sayısız kuş, hayvan ve bitkinin yaşam suyudur. Hasankeyf kayalıklarında üreyen alaca yalıçapkını, küçük kerkenez, tavşancıl, kızıl akbaba, boz kiraz kuşunun örneğin, yurdudur. Mutlaka yaşatılması gereken bir nehirdir.

Hasankeyf'i feda edersek eğer, Ilısu Barajı'nın yılda 3.8 milyar kilovat saat enerji üreteceği hesap ediliyor. Bu enerjiye bu ülkenin ihtiyacı var deniyor.
Bu ülkenin enerjiye ihtiyacı var. Hatta bu ülkenin en çok ihtiyacı olan şey, o enerjidir. Ama bu enerji barajın meydana getireceği elektrik enerjisi değildir, Hasankeyf'in enerjisidir.

Hasankeyf'i sular altına gömen bir ülkenin, şu kadar kilovat saat enerji için bunu yapan bir ülkenin, böyle bir ülkenin, geleceğini, elde edeceği elektrik aydınlatamaz.

Hasankeyf, Hesna de Kepha, Hısn Keyfâ, Cepha, Kastron Piskephas... Bu isimleri almış tarih boyunca. Biz de, Hasankeyf'i sonsuza kadar yok ediyoruz. Artık yeni bir isme gerek yok. Ne keyif ama!

Hasankeyf'in tarihinin Asur ve Urartu'ya kadar indiğini tahmin ediliyor. Daha kim bilir ne sırlar saklıyordur kalesi. Hasankeyf'in bugünkü adının kökeni Asurca ''kipani''den (kaya) geldiğini biliyoruz. Bu ad daha sonra `kaya kalesi' olarak Arapça söylenişiyle günümüze kadar gelmiş. Günümüze kadar.

Hısn Keyfâ melikesi kentini, fethe gelen Halid bin Velid'in eline hiç savaşmadan teslim etmiş, böylece kenti yıkımdan kurtarmıştı. İkinci Dünya Savaşı'nda sivillerin üzerlerine bombalar yağdıran ölüm makineleri bile, anıtsal yapıları ve kültürel kıymetleri yıkmamaya özen göstermişti.

En son 1260'daki Moğol istilası sırasında yakıp yıkılan kentti Hasankeyf, Osmanlılar zamanında da ticari bir kavşaktı, ama bir daha o eski ihtişamına kavuşamadı. Son darbeyi indirmek bize kaldı.
Roma'nın olmuş, Bizanslıların olmuştu, sonra Artuklu, Eyyübi ve Akkoyunlu sahip çıkmış, yaşatmış ve yüceltmişti. Şimdi Türkiye Cumhuriyeti, Hasankeyf'i bitirecek mi? Türkiye Cumhuriyeti, kendi tarihini, kültürel tarihini, doğa tarihini, geriye doğru silerek mi yazıyor? Halfeti, Zeugma, Allonoi ve diğerleri...Hasankeyf'in kalesi bu kadar dirençsiz mi?

Bize, Hasankeyf'i korumak yok etmekten daha fazla enerji verir.

Lüks evleri oldu ama yiyecek ekmekleri yok

Lüks evleri oldu ama yiyecek ekmekleri yok

Hasankeyf'i de yok edecek Ilısu barajının yapıldığı Ilısu köyünün sakinlerini 2 gün önce ziyaret eden Çevre ve Orman Bakanı Veyse Eroğlu baraj ve yeni yerleşim alanı konusunda köylülere bilgi vermişti. Ancak ne yazık ki mera ve tarlaları sular altında kalacak köylülerin yeni köylerinde lüks evleri olmasına karşın ne ekecek bir karış toprağı ne de merası olacak.






İçinde Hasankeyf'in de yer aldığı Dicle Vadisi'nde kültür ve doğa katliamına neden olacak Ilısu Barajı'nın sosyal maliyeti de yavaş yavaş gün yüzüne çıkıyor.
Dicle Vadisi'nde tarım ve hayvancılık yaparak geçimini sağlayan yaklaşık 70 bin kişiyi göç etmek zorunda bırakacak olan Ilısu Barajı, göç etmeyip TOKİ'nin yeni yerleşim bölgelerine taşınanlara da yaşam hakkı tanımıyor.
Çevre ve Orman Bakanı'nın ziyaret ettiği Ilısu köyünün eski muhtarı Mehmet Çelik, 'Bize yeni bir köy yapıldı ama içinde ne bir tarla ne de bir karış mera var. Evlerimiz lüks olacak ama tohum ekecek tarla, hayvan otlatacak mera olmadan biz nasıl geçineceğiz' diye konuştu.



Mevcut evlerine 15 bin lira bedel biçildiğini yeni evler için ise kendilerinden 55 bin lira istendiğini kaydeden Çelik, yeni evlerin parasını ödeyecek güçlerinin de olmadığının altını çizerek şunları söyledi:
'Evlerimiz elimizden gittiği gibi bir de üstüne borçlu çıktık. Yeni evler için bizden ortalama 55 bin lira para istiyorlar. Evlerin parasını ödeyecek gücümüz yok. Bu parayı nasıl bulacağız bilmiyoruz. Baraj geldi, köyümüzü aldı. Şimdi hem tarlasız geçinmemizi hem de üstüne para vermemizi bekliyorlar. Bize çok sözler veriliyor ama hiçbiri tutulmuyor. Hala okulumuz bile yok. Şuanda çocuklarımız köy konağının alt katındaki bodrumda ders görüyor. '
Mimar Sinan Üniversitesi, Şehir ve Bölge Planlama Bölümü Dr. Erbatur Çavuşoğlu da devletin yenide iskan projelerinin konut odaklı hazırlandığına dikkat çekerek, 'Ne yazık ki bu tür projelerde eğitim, sağlık gibi sosyal donatılar ve istihdam koşulları tam anlamıyla planlanmıyor' dedi.

TOKİ'nin tüm Türkiye'de aynı mantıkla gerçekleştirdiği projelerden bir tanesinin de Ilısu Köyü olduğuna dikkat çeken Çavuşuoğlu, 'Üstelik zorla yerinden edilen ve yeterli iş imkânı sağlanmayan halktan bu evlerin bedellerinin ödenmesi beklenmektedir. Bu köy halkı için inşa edilen yeni yerleşim yeri yalnızca konutlardan, bir cami ve bir ana okuldan oluşmaktadır. Köy halkı için iş imkânı yaratılmadığı gibi, köyün mevcut istihdam kaynağı olan tarım ve hayvancılığın sürdürülebilmesi için hiçbir girişimde bulunulmamıştır' diye konuştu.

Mühendis olmak için başlıca 10 sebep...

Mühendis olmak için başlıca 10 sebep...

Mühendis olmak çocukluğunuzdan beri hayal ettiğiniz bir meslek mi? Ya da babanız sizi mühendis olmak için şartlandırdı mı? Bilinçli ya da bilinçsiz hayatınız sizi mühendislik mesleğini seçmeye itiyorsa, bakın mühendis olmak için başlıca 10 sebep...



Mühendislik, toplumun karşı karşıya olduğu problemlere aklınızı kullanarak yaratıcı çözümler bulabileceğiniz, karlı ve parlak bir kariyer imkanı sunan bir meslektir. Los Angeles'taki California Devlet Üniversitesi'nde mühendislik ve teknoloji dekanı olan Raymon Landis mühendislik kariyerinin sunduğu bu 'başlıca 10 avantaj'ı şöyle sıralıyor:

1. İş memnuniyeti:

Son araştırmalara göre Amerika'da insanların en başta gelen huzursuzluk sebebi iş tatminsizliğidir. Bu yüzden hoşlandığınız ve memnun olduğunuz bir iş bulmanız çok önemli bir konudur. Bu işte ömrünüzün 40 veya daha fazla senesini, günün 8 veya daha çok saatini, haftanın 5 gününü, yılın 50 haftasını harcayacaksınız… Yani kısaca işiniz için harcadığınız bu vaktin her dakikasından nefret etmek mi istersiniz, yoksa hoşlandığınız bir işle uğraşmak mı?

Aşağıda bazıları sıralanan birçok sebepten dolayı mühendislik pek çok insan için tatmin edici bir iş alanı sağlar.



2. Kariyer imkanlarının çeşitliği:

Neil Armstrong, Jimmy Carter ve Alfred Hitchcock için ortak nokta nedir? Farklı meslekleri seçmiş olmalarına rağmen - biri astronot, diğeri politikacı ve üçüncüsü yönetmen - başlangıçta hepsi mühendislik eğitimi görmüşlerdir.

Mühendislik, çok çeşitli alanlara hitap eder:

- Şayet yaratıcı isen proje mühendisliği sana göre.
- Laboratuvarları ve deney yapmayı seviyorsan test mühendisliğini düşün.
- Eğer projeleri organize edip yürütmeyi seviyorsan geliştirme mühendisliğine bak.
- İkna kabiliyetin yüksekse ve insanlarla beraber çalışmayı seviyorsan kariyerini satış veya ilgili hizmet mühendisliğinde ara.
Mühendislik öğrencisi olarak geliştirdiğiniz analitik beceri ve teknolojik uzmanlık çok değişik alanlarda kullanılabilir. İnşaat, üretim (imalat) veya danışmanlık gibi alanlarda da çalışabilirsiniz. Veya mühendislik ve ticaret kabiliyetlerini birleştirip 'high-tech' şirketlerde teknik yönetmen veya satış temsilcisi olabilirsiniz.



3. Mücadeleci iş

Mücadeleyi seviyorsanız, mühendislik size uygun olabilir.
Genellikle gerçek hayattaki mühendislik problemleri okulda uğraştığınız problemlerden çok farklıdır. Okuldaki problemlerin çoğunun tek ve doğru cevapları vardır. Mühendislik hayatına girdiğiniz andan itibaren hemen hemen bütün problemlerin 'sonunun açık' olduğunu göreceksiniz. Bu problemlerin tek bir çözümü yoktur, kitabın arkasında da çözümü olmaz. Göreviniz kendi çözümünüzü bulmak ve bu çözümün en iyi olduğuna başkalarını ikna etmektir.

4. Entelektüel gelişim

Mühendislik eğitimi mantıklı düşünme ve problem çözme kabiliyetlerini geliştirerek beyni çalıştırır. Öğreneceğiniz şeylerin çoğu mühendislik problemlerini çözmenin yanında, bütün hayatta faydalı olacaktır. Örneğin problem çözme kabiliyeti tatil, planlama, iş bulma, para biriktirme, ev satın alma veya kitap yazma gibi birçok işte yardımcı olabilir.

5. Topluma faydalı olma

Mühendisler yaptıkları çalışmalarla topluma hizmet ederler. İnsanların kolayca hareket edebilmeleri, ürünlerin kolayca taşınabilmesi için 'ulaştırma sistemleri' geliştirirler. Yaşadığımız ve çalıştığımız binaları, su ve elektriği dağıtan sistemleri, gıdamızı üreten makineleri ve sağlıklı olmamız için gereken tıbbi cihazları planlayıp yaparlar.

Nasıl değerlendirildiğine bağlı olarak, mühendislerin yaptıklarının hepsinin faydalı olduğunu söyleyemeyebiliriz. Mesela, mühendisler mermi, tank, bomba ve savaş uçakları gibi birçok askeri malzemenin proje ve planlarını yaparlar. Bunun yanında böcek zehirleri, sigaralar, florokarbon ve abestosun üretimi mühendislerin işlerindendir. Ama mühendis olarak toplum için faydalı birçok projede iş yapabilirsiniz; çevreyi temizleme, temiz ve verimli ulaşım sistemleri geliştirme, yeni enerji kaynakları bulma, dünyadaki açlık problemini yok etme veya gelişmemiş ülkelerde yaşam seviyesini yükseltme gibi…

6. Mali teminat

Tabii ki mali teminat mühendislik kariyerini seçmede tek sebep değildir, ama yine de mühendis olursanız iyi para kazanırsınız. Hangi seviyede olursa olsun mühendislik mezunları en yüksek başlangıç maaşı alırlar.



7. Prestij

Mühendislik çok çalışmayı ve güçlü bir teknolojik beceriyi gerektirir. Böylesi saygıdeğer bir alanın üyesi olarak çok büyük prestij kazanmak mümkündür.

8. Profesyonel çevre

Mühendis olarak, belli bir dereceye kadar serbest olduğunuz profesyonel bir çevrede iş yaparsınız. Bunun yanında çalıştığınız şirketteki olayları etkileyebilecek konumda olursunuz. Uygun bir işyeri ve işi rahat yapmak için gerekli imkan ve teçhizatlarla donatılır, tüm bunların yanında son bilgisayar donanım ve yazılımlarına sahip olursunuz.

Büyük ihtimalle saat kurup geç vakitlere kadar çalışmanız beklenmez. Bu yüzden, yaptığınız işin verimliliği önemlidir, yani yaptığınız işin kalitesi ve miktarı.

Kendinizi hem iş hem de resmi arenada iyi yetiştirmeniz durumunda yükselmek için çok büyük fırsatlar bulacaksınız. Kurumdaki daha tecrübeli mühendislerden birçok şey öğrenebilir, kısa kurs ve seminerlere katılarak bilginizi arttırabilirsiniz. Büyük ihtimalle işverenlerin, sizi eğitip profesyonelce geliştirmek için özel eğitim programları vardır. Emeklilik planı, hayat sigortası, sağlık sigortası, hastalık sebebiyle ayrılış, bedava tatiller, para biriktirme veya kar-paylaşımı planları gibi haklara da sahip olabilirsiniz.



9. Teknolojik ve bilimsel buluş

Golf topundaki çöküklerin ne işe yaradığını biliyor musunuz? Asma köprülerdeki desteklerin ağırlıkları nasıl kaldırdığını? Lazerin ne olduğunu veya bilgisayarın nasıl çalıştığını? Dağlık bir yolda araba sürerken yol kenarındaki koruma engellerini görüp onların niye başka bir şekilde yapılmadığını hiç düşündünüz mü? Fay hatlarındaki evlerin niye depremden daha çok etkilendiğini? Mühendislik eğitimi bu ve benzeri birçok soruya cevap bulmanızı sağlayacaktır. Ayrıca teknolojiyi anlamanız, toplumumuzu ilgilendiren birçok konuyu da daha iyi anlamanızı sağlar. Mesela havayı kirleten ve tutuşma motoruyla çalışan arabalar yerine niçin hiç bir atık bırakmayan elektrik arabalarını kullanmıyoruz? Nükleer reaktörlerin yapılması durdurulmalı mı? Petrol bittiği zaman enerji kaynağı olarak neyi kullanacağız? Bizi nükleer saldırıdan koruyacak 'Yıldız Savaşları' sistemini geliştirmek teknik açıdan mümkün mü? Dünyada açlığı önleyebilecek seviyede üretim yapılabilir mi? Yüksek gerilim telleri, yakınında yaşayan veya bulunan insanlar için kanser sebebi olabilir mi?

10. Üretken düşünme

Mühendislik tabiatı itibariyle üretken bir meslektir. Uygulama mühendisleri 'sonu açık' gerçek hayat problemlerinin çözümlerini geliştirirken zihinsel işlemleri kullanmanın yanında, olaylara farklı bir bakış açısıyla yaklaşabilmelidirler. Sosyal ve teknolojik değişimlerin çok hızlı gerçekleştiği bir zamanda yaşadığımızdan günümüzde yaratıcı düşünen mühendislere geçmiştekinden daha fazla ihtiyaç vardır. Eğer soruşturmayı, araştırmayı, keşfetmeyi ve üretmeyi seviyorsanız mühendislik sizin için ideal bir meslektir.

15 Ekim 2010 Cuma

Çikolata tadında, çikolata kokuyor ama çikolata değil!

Sanal gerçeklik teknolojilerinde her gün yeni bir atak yapan Japon mühendisler, bu kez de yavan bir bisküviye 'çikolatalı' görünüm ve tadı kazandırdılar.

Japon öğrencilerin geliştirdiği bir bilgisayar teknolojisi, sadece görsel ve koku duyusu ile sıradan bir kuru bisküvi yendiğinde çikolatalı veya peynirli bisküvi yeniyormuş hissi veriyor.

Tokyo Üniversitesi öğrencilerinin geliştirdiği sistem, video gösteren gözlük ile gözlerin eksenine yerleştirilen bir kameranın bulunduğu ve tümünün bir bilgisayara bağlı olduğu bir başlıktan oluşuyor. Başlığı takan kişi bilgisayarın yaptığı bazı değişikliklerle gözlüklerde kendisine gösterilen görüntüyü izliyor.

Örneğin, bilgisayar kullanıcının elinde tuttuğu kuru bisküviyi çikolata kaplı olarak gösteriyor. Başlığı takan kişi de elinde çikolatalı bir pasta olduğunu sanıyor.

Başlık, kullanıcının burun delikleri hizasına yerleştirilen aroma yayıcılarla çikolata kokusu da verince, hiç şüpheye yer bırakmaksızın, gerçekte bisküvide hiç çikolata olmasa da çikolata tadı alınıyor.

Sistem kameraya göre sağa, ortaya veya sola doğru pozisyon alınca ilginç şekilde, pastanın görüntüsü ve tadı da (çilekli, peynirli, yeşil çaylı, portakallı gibi) değişiyor.

Tokyo Üniversitesi öğrencileri geliştirdikleri sistemi bugün Tokyo'da her yıl düzenlenen Digital Content fuarında tanıttı.

mühendislik harikası

9 Ekim 2010 Cumartesi

gençsen bunu izle..

bilimsel efsaneler

Bilimsel efsaneler
Bilimsel efsanelerÇin Seddi uzaydan görünür mü? Beynimizin sadece %10’unu mu kullanıyoruz? Esnemek bulaşıcı mıdır? Kediler dört ayak üzerine mi düşerler? Her şeyin olduğu gibi efsanelerin de bilimsel bir açıklaması var.
Su, kuzey yarımkürede ayrı, güney yarımkürede ayrı yönlerde mi döner?Giderinden girdap oluştura oluştura akan suyun, kuzey yarımkürede ayrı yönde, güney yarımkürede ayrı yönde döndüğü sanılır, bu da dünyanın dönüş hızına bağlanır. Oysa dünyanın dönüş hızı, suyun yönünü etkileyecek kadar hızlı değildir. Lavabonun yapısına göre yan yana duran iki giderden akan suyu bile ters yönlere döndürebilirsiniz.
İnsan, beyninin sadece %10’unu mu kullanır?Bilim adamlarını övmek için gazetelerin uydurduğu bir bilgi olmalı. İnsan uyurken bile beyninin büyük kısmı aktiftir. “İnsanlar, beyinlerinin olası potansiyelinin %10’unu kullanıyorlar” deselerdi belki bu kadar saçma olmazdı, beynimizin gerçek potansiyeli hakkında hiçbir fikrimiz yok. Ancak insan beyninin her kıvrımı aktif olarak çalışır. İnanmıyorsanız MR’a girin, rengârenk sonuçları kendiniz görün.
Bir gökdelenin tepesinden bırakılan bozuk para, birini öldürebilir mi?Eğer kötü bir niyetiniz varsa, bozuk para seçmemenizi öneririz. Aerodinamiklikle alakası olmayan biçimini ve pütürlü yüzeyini düşünürsek, Petronas Kuleleri’nin tepesinden bile bıraksanız, evinizin penceresinden aşağı bırakmanızdan bir farkı olmaz.
Bilimsel efsanelerYetişkinler, yeni beyin hücresi üretirler mi?Denir ki; 20’li yaşlardan sonra beyin, yeni hücre üretmez, cepten yer, bu yüzden de yaşlandıkça unutkanlaşırmışız. Gerçekten de beynin gelişiminin en hızlı olduğu dönem çocukluk, ancak ondan sonra da beyin hiç durmadan yenilenmeye devam ediyor. Annelerin, çocukları kafalarını bir yerlere çarptığında aptal olacaklar diye endişelenmelerine gerek kalmadı.
Böcekler kafaları kesildikten sonra da yaşayabilir mi?Evet, böcekler kafaları olmadan, açlıktan ölene kadar yaşayabilir. Ama sadece onlar değil, tavuklar da. Tavukların kafaları olmasa da merkezi sinir sistemleri yaşamalarına izin verir. Açlıktan ölene kadar ortada gezinmeye devam ederler. Kuş beyinli işte.
Tavuk suyuna çorba, soğuk algınlığına iyi gelir mi?“İyi gelmek”ten kasıt “iyileştirmek”se, o biraz zor. Ama kastedilen şey “kendini iyi hissettirmek”se, o olabilir. Tavuk suyunun, boğaz ağrılarını rahatlattığı biliniyor. Üstelik sıcak. Üstelik lezzetli. Neden olmasın?
Esnemek bulaşıcı mıdır?Bu konuda hâlâ kesin bilimsel bir veri yok ama şempanzeler bile, birbirlerini esnerken görürse esnemeye başlıyor. Tamamen psikolojik olmakla birlikte, bu satırları okurken bile esnenmeye başlandığını biliyoruz.
Hayvanlar, afetleri önceden sezer mi?Hayvanların böyle bir yeteneği olduğuna dair hiçbir bilimsel veri yok. En azından bir altıncı hisleri yok. Ancak bizim duymadığımız frekanslardaki sesleri duyuyor olabilirler.
Bir çiklet yutarsanız, 7 yıl boyunca midenizde kalır mı?Doğal gıdaları sindirmekten daha zorsa da çikletlerin mideniz tarafından böyle özel bir muameleye tabi tutulduğu doğru değil. Bu düşüncenin, yapış yapış bir şeyi yutmayalım diye annelerimiz tarafından uydurulduğuna eminiz.
Çin Seddi, uzaydan görülebilen insan yapımı tek yapı mıdır?Daha atmosferden çıkmadan önce görülebildiği doğru. Ancak o yükseklikte mistik olmak istersek piramitleri, sıradan olmak istersek havaalanlarını da görebiliriz. Mesela aydan bakarsanız hiçbir şey göremezsiniz.
Aynı yere iki kere yıldırım düşer mi?Yıldırım, yüksek yerlere düşer, yani etrafta yüksek olan tek bir yer varsa oraya defalarca yıldırım düşebilir. Mesela Empire State binasına yılda ortalama 25 kere yıldırım düşüyor.
Bilimsel efsanelerKediler daima dört ayak üzerine mi düşer?Kediler gerçekten de çoğunlukla nazikçe yere inerler. Ancak her zaman değil! Düşme açısı önemlidir. Yani kedi bilinçli olarak atlarsa başına hiçbir şey gelmez, ancak ayağı kaydıysa, yani kazayla düştüyse yere dengesiz düşme ihtimali vardır. Genel kanı olan “ne kadar yüksekten düşerse o kadar iyi” düşüncesi de doğru. Yani ikinci kattan kötü bir açıda düşen kedinin dört ayak üstüne inme şansı, altıncı kattan kayarak düşen bir kedinin dört ayak üstüne inme şansından az, yükseklik, yani artan serbest düşüş süresi, kediye toparlanıp dengesini kurmak için zaman sağlıyor. Ancak bu, gökdelenden düşen kedi de dört ayak üstüne düşecek demek değil.
Öldükten sonra saçlarımız ve tırnaklarımız uzamaya devam eder mi?Etmezler. Ancak vücudumuz su kaybettiği, yani büzüştüğü için tırnakların kökünü kaplayan etler bir miktar çekilebilir. Bu da sanki tırnak uzamış gibi görünmesine yol açar.

3D televizyonlar

3D Televizyonlar: Önemli olan boyutu
3D Televizyonlar: Önemli olan boyutuTelevizyon keyfimiz, devrimsel bir değişiklik yaşamak üzere. 3D televizyonlardan bahsediyoruz. Fena halde iyiler ve fena halde geliyorlar.
Gerçekten çalışıyor mu?
Samsung’un 3D televizyonu, 3D Blu-ray oynatıcısı, özel gözlük ve dünyanın ilk 3D Blu-ray filmi “Monsters vs. Aliens” ile yaşadığımız deneyimin sonucuna dayanarak söyleyebiliriz ki, evet! Filmin arka planının, ekran panelinin otuz santim gerisinde görünmesi gibi yalandan bir 3D değil bu, ekranın dışında görünen objelerden bahsediyoruz!
Nasıl bir teknoloji:
En alışılmış 3D teknolojisi, anaglyphic 3D, hani şu kırmızı ve mavi renkler. Yeni yeni yaygınlaşan polarization teknolojisi ise, şu an sinemalarda taktığımız, şeffaf gözlükleri kullanıyor. Bu iki gözlük için de “pasif” deniyor. 3D televizyonlar ise “active shutter” denen, elektronik gözlükler kullanıyor.
3D televizyon görüntüsü, “alternate frame sequencing” denen teknikle hazırlanıyor. Görüntü, diğer 3D teknolojileri gibi iki objektifle çekiliyor ancak diğer teknolojiler gibi iki görüntü de aynı anda yansıtılmak yerine sol göz için çekilen görüntü – sağ göz için çekilen görüntü sırasıyla oynatılıyor. Yani sıradan yayınlar saniyede 24 kare oynatırken, 3D yayınlar 48 kare oynatıyor. Gözlüklerin camları, hızla açılıp kapanarak bu 48 kareyi doğru gözlere paylaştırıyor. Yani gözlüklerimiz şarjlı, bu yüzden de “active shutter” adını hak ediyor.
3D Televizyonlar: Önemli olan boyutuGözlerimizin arasında 6-7 santim arası bir mesafe var. İki göz de aynı cismi farklı açılardan görüyor, beynimiz bu iki görüntüyü birleştirip üç boyut algısını yaratıyor. 3D televizyonlar mantığı da aynı. Her göze ayrı ayrı gönderilen görüntü, farklı açılardan aynı görüntüye bakıyormuşuz yanılgısını yaratıyor.
Gözlere işkence etmeyen bir 3D televizyonun tazeleme hızının en az 120 Hz (60 sağ göze, 60 sol göze) olması gerekiyor.
3D Televizyonlar: Önemli olan boyutu
3D Televizyonlar: Önemli olan boyutuTelevizyonlar:
İlk 3D televizyonlar, Samsung ve Panasonic’ten geldi. Samsung, hızlı davranıp 3D denince akla gelen marka olma çabasında, LED TV kategorisindeki bütün üst modellerde (7000, 8000 ve 9000 serileri) bundan sonra 3D çipi olacak. Panasonic, Toshiba, Sony ve LG, 3D modeller konusunda aktif olan diğer firmalar. Arçelik bile, bir 3D televizyon tanıttı.
Bu televizyonlar, stereoskopik modeller. Bir de otostereoskopik modeller var ki, bunlar aynı “sağ göz-sol göz” efektini televizyonun üzerindeki lensle sağlıyor, özel bir gözlüğe ihtiyacı yok. Bu modeller henüz son kullanıcıya yönelik olarak satışa çıkmadı çünkü sadece belirli bir noktadan bakınca çalışıyor ve çözünürlükleri düşük. Market analisti Jim Bottoms, “Uzun dönemde 3D teknolojisi tamamen otostereoskopik televizyonlara kayacak” diyor ancak çözünürlük sorunlarının aşılması için en az 4000p’lik ekran panellerinin yaygınlaşması gerekiyor. Şu anda Full HD paneller 1080p destekliyor.
3D Ready de ne?
Üzerlerinde “3D Ready” yazan modelleri de görmeye başladık. Bu modellerde 3D işleyen çip bulunuyor ama gözlüklerle konuşan kızıl ötesi verici bulunmuyor. Gözlüklerle konuşan, onlara görüntüye uygun olarak açılıp kapanma komutunu veren bu vericiler, ayrıca da satılacak. Ancak bu modellerde 3D görüntüler sırasında çözünürlük yarıya kadar düşecek.
3D Televizyonlar: Önemli olan boyutuBunlar gereksiz işler mi?
Elbette hayır! Lenovo, dünyanın ilk 3D laptop’unu tanıttı. Sharp, 2010 sonunda ilk 3D telefonu piyasaya süreceğini duyurdu. Dünyanın en büyük elektronik ürün fuarı CES’te bu yılın hit konusu 3D’ydi. 3D televizyon yayın teknolojisinin, HD yayın teknolojisine göre üç kat daha hızlı yayılacağı düşünülüyor. 2011’de Amerika’da satılan her on televizyondan birinin 3D olacağı öngörülüyor. İngiliz kanalı SKY, Ekim ayında 3D yayına başlıyor. Yani üçüncü boyuttan kaçış yok!

3 Ekim 2010 Pazar

dünyada saklanan 5 sır??

Dünyanın en iyi saklanan 5 sırrı


Sizce dünyada en iyi saklanan sırlar hangileri? Amerikanın Nükleer bombasının kodlarımı yoksa Jimmy Hoffa'nın kemiklerinin nerede olduğu mu? Size 5 örnek vereceğiz ama sadece dünyada 2 kişinin bildiği sırlar olacak.


Ölümüne saklanan bu sırlar dünyada en çok merak edilen konular arasında.


İşte o sırlar







5- Coca Cola'nın formülü

Dünyanın en çok kâr eden şirketlerinden Coca Cola'nın formülünü ölesiye saklamasından daha doğal birşey yoktur. Birçok kola markasına rağmen hala dünyanın lideri konumundadır. İçindekileri herkes merak ediyor ama sadece bilinenlerden kabarcıklı su, yüksek oranda fruktoz mısır şurubu, kafein ve kahverengi boya maddesinin olabileceği.

Formülün bu kadar sıkı korunmasına karşın 1970'de Hindistan'da bir firma Coca Cola'nın formülünü açıklamıştı. Bu şirket daha sonra iflas etti ve dava üstüne davalarla karşılaştılar. Coca Cola şirketinin haleflerinden biri boşanırken eşi tarafından talep edilen orjinal kola formüllerini talep etmişti. Şirket bu olayıda çözerek formüllerin varlığının gerçek olmadığını ortaya çıkarmıştı.

Kim biliyor?

Sadece dünyada 2 kişi. Söylentilere göre 2 kişide formülün yarısını biliyor ve ancak birlikteyken gerçek formül ortaya çıkıyor.

Nasıl sır olarak saklanabiliyor?

Formülün orjinali ve kopyaları Atlanta'daki SunTrust Bankasında tutuluyor. Bu sırrın iyi saklanması için şirket SunTrust Bankasına 48.3 milyon dolar bir pay ayırmış. Coca Cola şirketinin politikaları arasında sırrı bilen 2 kişinin aynı uçaklarda seyahat etmesi yasak.

Bütün bu sırra rağmen kolanın içinde coca bitkisinden bir katkı olduğu biliniyor. (Kokaininde yapıldığı bir bitki)






4- KFC'nin 11 şifalı otu ve sosları

KFC firmasının menü sırları 1930'lu yıllarında benzin istasyonu işleten Harland Sanders'ın müşterilerine sattığı tavuklardan geliyor. Kentucky Corbin'den çıkan bir başarı hikayesi. 1936'da savaş sırasında askere katılmamasına rağmen başarılarından dolayı eyaletinden madalya bile almış.

Bu alandaki başarılarını devam ettiren Sanders bir restoran zinciri kurmaya başlar ama asıl şirketin en büyük kozlarından biri 11 şifalı ot ve özel sosları olur.


Kim biliyor?

Coca Cola firmasında olduğu gibi sadece 2 yönetici bu sırrı biliyor.

Nasıl sır olarak saklanabiliyor?

KFC'nin ana şirket binasında sır saklanıyor. Görevimiz Tehlike'den Tom Cruise gelse bu formülü alamayabilir çünkü çok iyi bir şekilde korunuyor. Ana üssteki güvenlik şefinin açıklamarına göre, sırrın korunduğu yerin tanımı şöyle: "2 metre kalınlığında duvarları olan bir oda, heryeri kameralarla dolu, 7/24 silahlı görevliler hazırda tutuluyor, 2 farklı anahtarı, 2 farklı PİN şifresi"

Dünyanın En İyi Saklanan 5 Sırrı


Evet bunlar bir tavuk için yapılıyor ama dünyanın en çok tavuk satan firması olduğu düşünülünce garip kaçmıyor.







3- Oliver Cromwell'in kafasının olduğu yer

Oliver Cromwell 1600'lü yıllarda İngiltere'de monarşik yapıyı tek başına sona erdiren önemli isimlerden biri. Cromwell'in doğal nedenlerden dolayı ölümünden sonra monarşik yapı tekrar kurulmuştur. Kral II. Charles'ın emriyle mezarı kazılarak ölü olan Cromwell'in tekrar öldürülmesi emri gelmiştir.

Cesedini 12 saat ipte asılı tutan Kral Charles Cromwell'in başını kestirtmişti. Daha sonra Cromwell'in kellesi müze tarafından devralındı daha sonra ise bir koleksiyoncuya satıldı.

Kellenin son sahibi 1957 yılında ölünce oğlu kelleyi saklamak istemedi ve gömmek için uygun bir yer aradı. Başı gömmek için 3 yıl yer arayan aile sonunda bunu gerçekleştirebildi. Şuan ise 2 kişi kellenin yerini biliyor.

Kim biliyor?

Cambridge Üniversitesi'nden 2 profesör.

Nasıl sır olarak saklanabiliyor?

Mezarın üstünde bir işaret yok ama yakınlarında mezarın yönünü gösteren bir işaret var. Bu sır sadece profesörlerden profesörlere aktarılabiliyor.






2- Çiftçinin hava durumu almanağındaki formülleri

Çiftçinin Almanağı içinde çok ilginç hikayeler, söylentiler ve daha fazla bilgi içeren bir kitap. Bu almanakta çiftçilerin hava durumu tahminlerine ilişkin anahtar bilgiler yer alıyor

Dünyanın En İyi Saklanan 5 Sırrı


Bu önemli formül 1792'de almanağın sahibi Robert B.Thomas tarafından geliştirilmiş. Matematik ve astronomik kodlar içinde barındıran formülün güneş, dalga ve bitkilerin aktivitelerine göre yazıldığı biliniyor. Bilim çevreleri her ne kadar uzun soluklu hava tahminleri için bu formülün kullanılamayacağını söylesede bugün bu tüyolar çoğu çiftçi tarafından kullanılıyor.

Kim biliyor?

Çiftçi Almanağı'nın editörü Sandi Duncan ve adı bilinmeyen bir yazar.



Nasıl sır olarak saklanabiliyor?

Formül siyah bir kutunun içinde New Hampshire'da tutuluyor. İşte bu videoda nasıl korunduğu gösteriliyor. 200 yıllık bu sır formül yüzde 80 doğruluk payıyla hava durumu tahminleri yapabilmemize yarıyor.







1- Deniz maymunları

Günümüz çocuklarının yeni gözdesi deniz maymunları suya attığınız tohumların gelişmesiyle birer canlı haline geliyorlar. Aslında deniz maymunları denilen canlılar gelişememiş donmuş salamura karidesten ibaret.

Bu canlılar Harlod von Braunhunt tarafından 1957 yılında bulundu. O zamanlar çocuklar için oyuncak olması için birkaç dakikada sperm şeklinde canlanan hayvanlar olarak tanıtılmıştı. Ama su maymunları o zamanlar hemen canlanıp çokta çabuk ölüyorlardı. Nobel ödüllü bilimadamı Braunhut bu buluşunu ilerletme kararı aldı ve su maymunlarını daha uzun yaşatmayı başardı. Braunhut bugn 75 yaşında ve hala şirketinin başında.

Kim biliyor?

Harlod von Braunhunt ve karısı Yolanda

Nasıl sır olarak saklanabiliyor?

Şirket ve buluşlar ne kadar ilerlese ilerlesin Braunhut formülünü karısından başka kimseye söylemedi. Şirketteki en güvendiği yardımcılarının binlerce kez sormalarına rağmen hep reddetti.


Braunhunt'un bu kadar iyi sır saklayabilmesi olarak Nazi olması gösteriliyor. Kazandığı bütün paraları Ari ırkının geliştirilmesine harcamıştı. Etnik olarak Yahudi kökenli olan Braunhunt'un su maymunu buluşunun asıl nedeninin Naziler için deniz altında yaşayabilen süper askerler yaratmak olduğu söylentile r arasında.

mutlu ol bu bir emirdir..!!

japon alfabesi

JAPON ALFEBESINE GORE ISMIMIZZ


japon alfabesi


* A - ka
* B - tu
* C - mi
* D - te
* E - ku
* F - lu
* G - ji
* H - ri
* I - ki
* J - zu
* K - me
* L - ta
* M - rin
* N - to
* O - mo
* P - no
* Q - ke
* R - shi
* S - ari
* T - chi


* U - do
* V - ru
* W - mei

japon alfabesi

* X - na
* Y - fu
* Z - zi

2 Ekim 2010 Cumartesi

ezel yeni bölüm fragmanı..

hayat

Hayat ne garip bugünlerde ;
Mallarımız arttı, keyfimiz azaldı !..

Daha büyük evlerde kalıyoruz ama daha küçük ailelerde yaşıyoruz..!
Konforumuz arttı ama zamanımız daraldı !..
Diplomamız bol ama sağduyumuz az..!
Uzmanlıklar arttı ama sorunlar çoğaldı !..İlaçlar çoğaldı, hastalıklar arttı..!
Sorumsuzca para harcıyoruz ama az gülüyoruz..!
Trafikte çok hızlıyız ama çabuk parlıyoruz !..
Akşam geç yatıyor, sabah yorgun kalkıyoruz..!

Hayat çooook garip...

Az kitap okuyor, çok televizyon seyrediyoruz !..
Varlığımızı arttırdık ama değerlerimizi yitirdik..!

Hayat çooook garip...

Çok konuşuyor ama az gönül veriyoruz ve bol yalan söylüyoruz !..
Para kazanmayı öğrendik ama yuva kurmayı beceremedik..!
Hayata yıllar ekledik, yillara hayat katamadık !..
Ay' a kadar gidip dönmeyi biliyoruz ama komşumuza geçmek için karşıya geçmiyoruz..!
Uzaya ulaştık ama ruhun derinliklerine inemiyoruz !..Havayı temizledik ama ruhları kirlettik..!
Atomu parçaladık, önyargılarımızı yıkamadık !..
Çok yazıyor ama az gelişiyoruz..!
Daha çok plan yapıyoruz ama daha az sonuç alıyoruz !..
Acele etmeyi öğrendik ama sabırlı olmayı asla..!
Gelirimiz arttı, karakterimiz zayıfladı !..
Tanıdıklar çoğaldı, dostlar eksildi..! Çabalar arttı ama mutluluklar azaldı !..
Bilgisayar ağları kuruyoruz, bilgi otoyolları inşa ediyoruz ama kendi aramızdaki iletişimde zorlanıyoruz..!
Dünya barışı der, silahlanırız !..
Daha mutlu olmak için somurtarak çalışırız..!
Yani bugünlerde ;
Eve çift maaşın girdiği ama çiftlerin boşandığı !..Güzel evlerin yuva olamadığı..!
Kısa seyahatlerin, kağıt mendil gibi ilişkilerin ;
Yıka çık gönüllerin, tek geceliklerin !..
Kilo dertlerinin ve her derde deva vitaminlerin..!
Vitrinlerin dolu ama gönüllerin boş olduğu ;
Günlerde yaşıyoruz !...

Bilgisayar faresini görünmez yaptılar




Bilgisayar fareleri yeni bir döneme giriyor. Geliştirilen yeni bir sistem sayesinde kullanıcılar fare kullanmadan sadece el ve parmaklarıyla bilgisayarlarını kullanabilecek.


Bilgisayar kullanımını yeni bir boyuta taşıyan ve kullanıcıların işini bir hayli kolaylaştıran fareler, her ne kadar farklı sürümlere de sahip olsa, temelde aynı işlevi yerine getiriyor. Ancak MIT Medya Laboratuvar'ının geliştirdiği yeni bir teknoloji ile fareler artık görünmez olacak ve kullanıcılar sadece ellerini masaya koyarak bilgisayarlarını kullanabilecek. Mouseless ismi verilen yeni sistem, kızılötesi (IR) lazer ve yine kızılötesi kamera ile çalışıyor. Kızılötesi lazerin yarattığı yüzey üzerindeki hareketler, kızılötesi kamera tarafından algılandıktan sonra gerçekleştirilen bu hareketler sayısal veriye dönüştürülerek bilgisayara iletiliyor. Kaynakwh:

Bilgisayar faresini görünmez yaptılar

Bu yöntemin kullanılmasıyla birlikte de kullanıcılar elini hareket ettirip parmaklarını kullanarak fare kullanmadan da farenin işlevini yerine getirebiliyor. Kaynakwh:

Bilgisayar faresini görünmez yaptılar